KOZAN'IN TARİHİ

Anadolu Tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Yöremizin Tarihinde Anadolu'nun tarihi kadar eski olduğundan Kozan ve havalisinin tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Bu bilgiler ışığında tarihi Sis şehrinin Çukurova ve çevre tarihinde yöreye ilk insanın ayak bastığı zamandan berisinin tarihi izlerini yansıtır.  Sis ve arkasının verdiği dağlık bölge Hititler'den Asurlulara kadar uzanan tarihi olayların da yaşandığı yerdir. Tarihi Komana (veya Şar) şehri erken dönem Hitit-Kizzuvatna Krallığının merkezi idi. 

Mezopotamya'dan İç Anadolu'ya uzana ticaret ve kervan yolunun Anavarza-Sis-Kayseri bağlantılı olması bölgenin stratejik öneminden de kaynaklanır. Sis şehrinin kuzeyindeki "Karasis" antik şehrinin giriş kapısında bulunan fil kabartması dolayısı ile İskender döneminde burada yerleşim olduğu ve dağlara doğru uzanan kervan yolunun da buradan kontrol edildiği ortaya çıkar. "Sis" şehir ismi tarihin hatırasıdır. En azından 3.000 yıllık insan yerleşimi burada "Sis" şehrinde yaşanmıştır. Asurluların "Sizu", Romalıların "Sision" ve daha sonra da "Sis" adıyla bilinen antik kent, aynı isimle 1928 yılına kadar varlığını korumuştur.

Kozan coğrafyasının en önemli antik kenti şüphesiz ki Anavarza'dır. Romalılar döneminde İmparator Agustus'un ziyaret ettiği Anavarza gelişerek metropol kenti oldu. Dünya olimpiyatları burada yapıldı. Anavarza, Türk tarihinde Çukurova olarak bilinen antik Kilikya'nın da kalbi idi.  Romalılardan Bizans'a geçen Anavarza Abbasi İslam orduları tarafından Hükümdar Harun Reşit zamanında yeni bir kimlik kazandı. Anavarza ve Sis şehirlerine Türkistan'dan getirilenler yerleştirildi (MS 800'lü yıların başı).  Sis yöresinde İlk Türk yerleşimi Bizans Hükümdarı Nikefor Fokas'ın MS 964 yılındaki Kilikya seferine kadar kesintisiz devam etti.

Anavarza antik kenti MS 1269 yılında yaşanan depremden büyük hasar gördü. Şehirde yaşayan Ermeni Prensliği ve halk Sis şehrine taşındı. Ermeni Kral II. Leon zamanında Sis kalesinin eteğinde Kral sarayı yaptırıldı. 1340 ve 1350'li yılarda Çukurova'ya gelen  Ramazanoğlu ve Türkmen aşiretler Misis ve Adana şehirlerini ele geçirdiler. Mısır'ı Memluklu Türk Devleti'nin ordusu 1375 yılında Sis Ermeni Krallığını kuşatma altına aldı. Işık Temur ve Türkmenler son Ermeni Kralı VI. Leon'u kale içinde teslim aldılar ve böylece Kilikya Krallığı devri sona erdi.  Ama bundan sonra Türklerin hoşgörülü ve adaletli yönetiminden dolayı Sis şehrinin Ermeniler için dini önemi devam etti.  Sis Ermeni manastırı ve kilisenin aynı yerde bulunması Ermeniler için dini önem taşıyan kutsal eşyaların da burada bulunması dolayısı ile Van'dan Konya'ya kadar uzanan Güney Anadolu şehirlerinde yaşayan Ermeniler dini inançlarının gereği Sis şehrine geliyor ve burada pelesenk yağı bulunan Altın kazanın kapağının açılması törenlerine katılıyorlardı.

Sis şehir merkezinde Türk asıllı Sultan Melik Seyfettin Çakmak Ümerasından Emir  Abdullah Hoşkadem tarafından 1448 yılında Büyük Caminin yapımı gerçekleştirilmiştir.

Çukurova ve yöremiz XIV. yy ortalarından itibaren Mısır Memluklularına ve bunlara bağlı Türkmenlerin Yüreğir koluna mensup Ramazan oğullarının eline geçmiştir. Bu devletin hâkimiyetini Yavuz Sultan Selim 1517 yılı Mısır seferiyle son vererek bölgeyi tümden Osmanlı topraklarına ilhak etmiştir. Sis, Adana ve Tarsus şehirleriyle birlikte sancak halini almıştır. Sis, Adana ve Tarsus  şehirleri ile birlikte tahsis edilmiştir. Sancak, 1571 yılından itibaren Kıbrıs Beylerbeyliğine bağlanmıştır.

1519 ve 1540 yılları arasında yapılan Osmanlı Tahrir Defterleri'ne göre Sis Sancağı; Feke, Anavarza, Lembert, Küpdere ve Parsi-bit (Pars-berd) kalelerinden teşekkül etmekte idi. Sis Sancağı cemrini ise, Savcı-hacılu, Eğlen-oğlu, Avşar ve Kavurgalı gibi cem oluşturmaktaydı.

Sis, Osmanlı döneminde aynı adı taşıyan Sancak durumunda idi. Bir çeşit vilayet gibi idi. 1700'lü yıların başlarından itibaren Kozanoğulları Türkmen beyleri önce Feke Belenköy yöresinde dağlık bölgeyi kontrolleri altına aldılar ve kısa sürede Sis şehrinin de idaresini ellerine geçirdiler. Kozanoğullarının derebeylik tarzı yönetimi 1700-1865 yıları arasında devam etti. Bu zaman içinde bölge coğrafyasının adı "Kozan" olarak değişime uğradı.

Osmanlı Devleti, Çukurova genelinde göçebeleri toprağa yerleştirmek için 1865 yılında Derviş ve Cevdet Paşalar kumandasında Fırka-i Islahiye ordusunu gönderdi. Kozanoğulları ailesinin sürgün edilmesinden sonra "Kozan Sancağı" kuruldu. Sis, Kadirli (Kars-ı Zülkadriye), Feke, Haçin kazaları Kozan Sancağı'na bağlandı.

Osmanlı Devleti döneminde Müslüman Türklerle Ermeniler yörede bir arada iyi ilişkiler içinde yaşamlarını sürdürürken I. Dünya savaşından sonra Kozan ve yöresi 7 Mart 1919 Fransızlar tarafından işgal edilmiştir. Fransız işgali ile birlikte bu güçler tarafından Ermeniler silahlandırılarak  şiddet hareketlerine girmişler ve önemli ölçülerde Müslüman kanı dökülmüş, daha sonra Saimbeyli ve Osman Tufan Bey idaresinde teşkilatlanan mukavemet güçleri 2 Haziran 1920'yılında Fransız işgalciler ve Ermeni güçlerinden temizlenmiştir. Bu tarihten itibaren Sis'e Kozan adı verilmiştir.

1865-1923 yılları arasında Mutasarrıflık olan Kozan Cumhuriyet döneminde 1923 yılında Vilayet halini almış, 1926 yıllarından sonra Vilayetliği lağvedilerek Adana İli'ne bağlı ilçe haline getirilmiştir.1920 yılında Kozan Türkiye Büyük Millet Meclisine Mareşal Fevzi Çakmak'ı Milletvekili olarak gönderilmiştir.

Bu tarihi dönemlerden günümüze kadar gelen tarihi eserler ise, Kozan Kalesi, Anavarza Kalesi, Karasis Kalesi ile Memluklar döneminde 1448 yılında inşa edilen Ulu camii (Hoşkadem Camii) Kozan suyu üzerinde 9 gözlü Roma köprüsü, tarihi evleri, tarihi çarşısı ile önemli ölçüde tahribat gören Ermeni Kilisesi kalıntıları mevcuttur.

 Kozan ve havalisi, tarihin her döneminde önemini korumuş bir yerdir. Eski çağlardan beri, birçok milletin nüfuz mücadelesine sahne olan Kozan ve çevresi, verimli arazileri ve elverişli iklim şartları ile gerçekten göz kamaştırıcı bir özelliğe sahiptir.

Tarih çağlarında Çukurova'da ve dolayısıyla Kozan'da, çok sayıda medeniyetin kurulması ve birbiri arasındaki nüfuz mücadelesinin uzun yıllar sürmesi, buranın tarihi, coğrafi ve iktisadi önemini ortaya koymaktadır.

Kozan ilçesi, Anadolu-Suriye eski ticaret yolunun üzerinde bulunduğu için, ticari bakımdan büyük bir önem taşımaktadır. Hatta Hz. Mevlana Suriye yolculuğunu yaparken dahi bu yolu kullanmıştır. Seyahati esnasında Kozan Kalesi eteklerinde yaşayan 40 keşişle karşılaşması ise bu yolculuğunu doğrulamaktadır. 

Kozan ve yakın çevresinin sahip olduğu bütün bu olumlu şartlar, ilk çağlardan itibaren, çeşitli kavimlerin yöreye hâkim olma ve yerleşme arzularını kamçılamış, devletlerarası siyasi anlaşmazlık ve savaşlara yol açmış, yörenin birçok kavim arasında el değiştirmesiyle sonuçlanmıştır.

OSMANLI DÖNEMİNDE KOZAN

1516 yılında Osmanlı İmparatorluğu yönetimine geçen Çukurova ve çevresi 1919 yılına kadar 450 yıl süreyle Türk kalmıştır.

Yeni Çağda, yöredeki yerleşme faaliyetleri olarak çeşitli Türkmen boylarının yaşıyor olmasına, Ramazanoğlu ve daha sonraki Osmanlıların iskân faaliyetlerine rastlanılmaktadır.

Kozan ilçesi, 8 Mart 1919'dan 2 Haziran 1920 yılına kadar, bir yıl iki ay süreyle, Fransız ve Ermeni işgalinde kalmış ve 1920 yılında da yeniden öz benliğine ve Türklüğüne kavuşmuştur. O tarihten bu yana Türkiye Cumhuriyeti yönetiminde olan ilçede birçok Türk boyu yaşamaktadır. Ayrıca, Kozan'daki bazı köylerde Arabistan yarımadasından ve Kuzey Afrika'dan göç eden vatandaşlarımız da bulunmaktadır.

MİLLİ MÜCALEDE KOZAN

Birinci Dünya Harbi içinde İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya arasında gizli antlaşmalar yapılmıştır. Bunlardan İngiltere hükümeti adına Albay Sayks (Marksyks) ve Fransa hükümeti adına da bakan Piko (Georges Pico) tarafından 18 Mayıs 1917'de Leningrat'da imzalanan sözleşmeye göre; İngilizler, Filistin ile (Musul dışında) Irak'ı ve Fransızlar ise Suriye'den başka bütün Güney Anadolu'yu alacaklardı. Böylece Anadolu'da, İskenderun ve Mersin limanları ile Ergani bakır madenleri ve Kilikya (Çukurova) pamuk tarlaları Fransızlara bırakılıyordu. Fakat İngilizler Musul petrollerini ellerinden kaçırmak niyetinde değillerdi. Bunun için işgal edecekleri Antep, Maraş ve Urfa illerini koz olarak tutmak kararı ile yaptıkları sözleşmenin uygulanması yönünde harekete geçtiler.

İşgal ettikleri yerler ile Çukurova'yı Fransızlara bırakarak aralarındaki anlaşmaya ters hareketle Musul bölgesini (Petrol Bölgesi) işgal ettiler. Musul bölgesinin işgali, Fransızlarla aralarının açılmasına sebep oldu.

Birinci Dünya Savaşı sonunda 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi hükümlerine dayanarak, Güney Anadolu'yu denetimi altında tutacak olan Fransızlar 17 Aralık 1918'de Mersin'e çıkarma yaparak, Mersin'i işgal ettiler.18 Aralık 1918 yılında ise Tarsus, 20 Aralık 1918'de de Adana işgal edilmiştir.

Konumuzun dağılmaması ve uzamaması için Mersin, Tarsus, Pozantı ve Adana olaylarına değinmeden asıl konumuz olan Kozan'ın işgaline girmek istiyorum.

Kozan'da bulunan Ermeniler Adana'nın işgalinden güç alarak Kozan'ın da işgal edilmesi için Adana İşgal Kuvvetleri Komutanı Bremon'a heyet göndermek suretiyle Kozan'ın işgalini istemişlerdir.

Bu arada Kozan'ın Türk eşrafı ve ileri gelenleri Mutasarrıf Ihsan Bey'in başkanlığında belediyede toplanarak son olaylar gözden geçirildi ve ne gibi bir hareket tarzı takip edileceği üzerinde duruldu. Neticede Adana'ya bir heyet gönderilerek işgal makamları ile temas edilip Kozan'ın işgalden kurtarılması çarelerinin aranması, olmadığı takdirde hiç olmazsa Kozan'a Ermeni askerlerinin gönderilmemesi kararlaştırılmıştır.

Bu heyete Savcı Ruhi Bey, Eşraftan dava vekili Topal Mustafa efendi ve Kozan'ın çok sevilen genç yedek üsteğmeni Saim Bey'den müteşekkil bir heyet seçilmişti. Görevli heyet, Adana'ya gitti. İşgal makamları ile temas ederek Kozan Türk ve İslam halkının dileklerini işgal kumandanlığına anlattılar.

İşgalin mutlak olduğunu fakat Ermeni askeri göndermeyeceklerine dair söz alarak döndüler. Bu olaylar cereyan ettikten sonra Yüzbaşı Tayyarda (Taillardat) komutasında Fransız işgal kuvvetleri Kozan'a hareket etmiştir. Bunu duyan Ermenilerde sevinç başlamış, aksine Türk'lerde ise bir endişe başlamıştı.

8 Mart 1919'da Fransız işgal heyeti; Tayyarda, Üsteğmen Sübi, Tayyarda'nın muavini Ermeni Teğmen Terlemezyan, tercüman Balyan'dan müteşekkil olarak Kozan'a ayak basmak sureti ile temiz ve bereketli topraklarımızı kirletmeye başladılar.

İlk defa Kozan köprübaşında Mutasarrıf İhsan Bey işgal kuvvetlerini karşılamıştır. Ermeniler, şımarık bir vaziyette "Yaşasın Ermenistan, Ermeni devleti kurulacak" naraları ile ellerinde Ermeni bayrakları köprübaşında toplanmışlardır. Bu arada Zafer Tak'ı kurmaya çalışırlar. Bunu gören Kozan'ın yiğit insanı Saim Bey olaylar çıkacağını belirtip Mutasarrıf Ihsan Bey'le görüşüp Zafer Tak'ının kurulmamasını sağlar.

 TAYYARDA'NIN İLK İCRAATLARI

İşgal Kuvvetleri Komutanını karşılamayan ve zafer tak'ının kurulmasını istemeyenlerden Belediye Başkanı Hüseyin Efendi görevden alınmış yerine Yiğenzade Mehmet Efendi belediye başkanlığına getirilir.

Kozan'ın işgali bahis konusu olunca İngiliz ve Fransız makamları ile temas kurarak Kozan'ın işgalinden vazgeçilmesi veya Ermeni askeri gönderilmemesini sağlamak üzere Adana'ya gönderilen Savcı Ruhi Beyle, dava vekili Emmi Mustafa Efendi ve ayrıca Mahfezade İbrahim Hoca'yı derhal Kilikya hudutlarından çıkartmıştır. Saim Bey'de bu sürgünden nasibini almıştır.

Adliye, Jandarma ve Polis memurlarının maaşlarına aşırı derecede zam yaptı. Bundaki amacı adalet cihazı ile icra kuvvetlerini elinde tutmaktı.

İdare meclisi, Belediye meclisi, Mahkeme heyeti üyeleri yarı yarıya Ermenileştirilir. Yani belediye meclisinde 8 üye varsa 4'ü çıkarılıp, 4 Ermeni tayin edilmek suretiyle bütün resmi makamlarda Türk ve Ermeni görevli sayısı denkleştirilir.

Polis ve Jandarma sayısı Ermeni, diğer yarısı da Çerkez, Arap, Kürt ve Türklerden olmak üzere düzenlenmiştir. Kadirli'li Çerkez Nuri Çavuş'un oğlu Cako ile çerkez Murat ve Sefer Beyler Jandarma subayı tayin edildiler. Cako bey, Kozan'a gelip Tayyarda ile görüşmüştür. Tayyarda kendisine 50 silah vereceğini ve adamlarını hazırlamasını söylemiştir. Cako, bazı Türkler'e de Çerkez elbisesi giydirerek 50 kişiyi tamamlamış ve silahlarını alarak göreve başlamıştır.

Fransa, Ermenilerin şikâyetlerini dinleyerek isteklerini yerine getirmek üzere, olağanüstü yetkili Tesviye Mesalih adı ile bir komisyon kurdurur. Zaman kaybetmeden hemen görevine başlayan bu komisyon, Türklerin ekonomik açıdan zayıflaması ve işgal kuvvetlerine mutlak itaatle bağlanması siyasetini gütmüştür.

Kozan'ı terk eden ve dönüş yapan Ermeniler eski mallarını herhangi bir Türk'te bulduklarında, bu komisyona başvururlardı. (Ermeniler sığır sürülerinin geçeceği yollarda beklerler, geçen sürülerin içinden beğendikleri sığır ve atları ayırırlar. Komisyona müracaat ederek; bunlar benimdi. Giderken Hasan Ağa'ya emanet etmiştim. Gelirsem geri alır, gelmezsem de helal olsun demiştim. Mademki geldim, mallarımı istiyorum. Şimdiye kadar da temin ettiği faydalar için 1800 lira da tazminat istiyorum şeklinde beyanatta bulunarak, Türk ve Müslüman ahalinin ekonomik olarak daha çok zayıflatılmasını sağlıyorlardı.

Komisyon, her zaman davacı olan Ermeninin davasını haklı bularak, beğendiği malları ona vermekte gecikmiyordu. Bu türlü istek ve şikâyetlerin uygulanması, Türklere karşı açılmış bir zulüm kampanyası halini almıştır. Dolayısı ile Türkler bu komisyona, zorla Tesviye-i Mesalih adını takmışlardı.

Ermeniler'in kurduğu Tesviye-i Mesalih komisyonları dışında Ermeni Öç Alayı ve Ermeni Gönüllü Fedaileri (Kamovar) gibi kuruluşlar da ilçemizde örgütlenip faaliyetlerine başlamışlardır.

 Tayyarda'nın emri ve Ermeniler'in baskı ve tavsiyesi ile köylere gönderilen kamovar destekli tahsildarlar köylerden zorla vergi toplamış ve bulunan silahlara da el koymuşlardır.

KOZAN DAĞLARINDA DÜŞMANA SIKILAN İLK KURŞUN VE BOZAT GEDİĞİ OLAYI

Kazan işgal kuvvetleri komutanı, Haçin'de bulunan Ermenilerin talep ve istekleri doğrultusunda, Kozan'dan Haçin'e silah, cephane ve para göndermek amacı ile başlarında bir Fransız subayı olmak üzere 40 kişilik bir askeri birliği gönderir. O tarihlerde Feke ilçesinde Reji Müdürlüğü ve Belediye Başkanlığı yapmakta olan Cezmi Bey (Çetinel), bu silahların Ha- çin'e girdiğinde tehlikeli olacağını düşünerek 12 kişilik çetesi ile dağlara çıkan Gizzik Duran'a (Şahin) haber göndermiştir. Kendisi gizlice Feke'den ayrılıp Tırtat civarında Gizzik Duran ve yanında bulunan Yırtlaz İsmail, Deli Bayram, Arap Ali (Yıldırım), Yerebakanlı Hasan, Yavuz Ali, Halil İbrahim, Mahya Murtaza Vezir Ali, Gür Ali vs. ile görüşüp durumu haber verir. Haberi alan Gizzik Duran, durum değerlendirmesi yapıp arkadaşları ile Bozat gediğinde pusu kurulmasına karar verir.

Anılan yere intikal eden Gizzik Duran ve çetesi yola hâkim olan noktalarda mevzilenirler. Beklenen an gelir. Öncü olarak Embiya Çavuş isminde bir Türk görünür. Buna ateş etmezler. Gizzik, bir fırsatını bulup Embiya Çavuştan gelenlerin ne zamana kadar geleceklerini sorar. Yarım saat içinde geleceklerini öğrenir. Gerçektende yarım saat sonra Fransız subayı komutasında ve Misak isimli bir Ermeninin rehberlik yaptığı Ermeni Kamavor'lar korumasındaki silah ve cephane yüklü kervan gelir.

Gizzik Duran, "Ben ateş etmeden hiç biriniz ateş etmeyiniz!" diye çetesine emir verir ve sonuçta menzile giren kafileye ateş açılır. Başta Fransız subayı olmak üzere 40 kişilik düşman birliği imha edilir. Silah, mühimmat ve altın paralar ele geçirilir. Alınan bu silahlar çetelere dağıtıldığından milli mücadelede önemlidir. Olayın yaşandığı tarih: 22Kasım 1919'dur.

Bu olay ilçede büyük bir infial uyandırır. Olaydan sonra, Bozat Köyü'nün muhtarı Hamza ile kardeşi Musa, Kozan'a zorla getirilip, halka gözdağı vermek için kurşuna dizilirler.